Okura Mektup

7 Eylül 2016, Bodrum

Sevgili Okur,

Son yazımdan beri nasılsın? Afiyettesindir inşallah. Daktiloları hatırladıysan, onları bir kez daha andıysan eğer ne mutlu bana. “Şimdi bayram değil seyran değil nereden esti de mektup yazıyorsun?” diyerek okuyorsun belki de bu satırları. Daktilodan sonra aslında mektup almayı da yazmayı da ne kadar sevdiğimi hatırladım. Mektup son zamanlarda gündelik hayatımın bir parçası oldu. Bu devirde o nasıl oldu diyecek olursan cevabım şöyle olacak: Neyse ki bu devirde benim gibi mektupları seven, onlardan müthiş yazılar çıkaran, onları postaya veren, postada bekleyen harika mı harika insanlar var.

Birkaç zaman önce çocuk kitapları yazarı, çevirmeni ve editörü tatlı mı tatlı Sima’nın (Özkan Yıldırım) paylaştığı kartpostal ve postane fotoğrafına hayranlıkla yorum yazdım ve belki de biraz yüzsüzce (!) bana da bir kartpostal atmasını rica ettim. O da kırmadı ve başladı bizim kartpostal/mektup macerası. Tabii nasıl olduysa şehir içinde bir yakadan ötekine geçemedi o kartpostal, kayboldu gitti. Sonra ben ona adadan bir kartpostal attım sırf damgasında Heybeliada yazsın diye, sonra o bana bir mektup (ve şirin bir paket) gönderdi. Artık yazarlar ve eski zaman filmlerindeki karakterler gibi şöyle cümleler kurabiliyorum: “Bu akşam mektuplarımı yazacağım”, “vakit bulayım da mektuplarımı postalayayım”. Yıllardır biriktirdiğim mektup kâğıtları, zarfları çok sevindi bu işe. Şimdi bekleme sırası bende, Sima’nın bana yazmasını bekliyorum ve mektup beklemek o kadar güzel bir şeymiş ki. Zaten mektupların son devrine yetiştiğim şu yaşımda tekrar hatırlamış oldum.

İşin mektuplaşma kısmı iyi güzel de, sana mektup yazma fikri nereden çıktı dersen o da bir başka harika kalem, harika kadının sayesinde. Sevgili Zeren (Somunkıran) her hafta hthayat’ta zevkle okuduğum yazılar kaleme alıyor. Onun yazdıklarını okurken ayrı bir evrene, içinde yazarların, kurmaca kahramanların ete kemiğe büründüğü ayrı bir dünyaya adım atıyorum. Yine böyle bir yazısını sevgiliye mektup biçeminde yazmıştı, onu okuyunca mektubu ne kadar sevdiğimden, ne kadar özlediğimden bahsettim ona yorumumda. Mektup yazasım gelmişti kesinlikle. Bugünkü yazısını da yine bir mektup şeklinde kaleme almış, hem de biraz da benim için. Ben de yazılarımı bir tek buradan paylaşabildiğimden bunu öğrenmemle sevinçten sana bir mektup yazmak istedim sevgili okur. Sen de bir mektup almış ol diye, hem en son ne zaman ağız tadıyla bir mektup okudun ki?

 

“İnsan sevdiği insana mektup yazmak için bu saatte kalkmalı ve bir kır kahvesine gitmelidir.”

Sait Faik Abasıyanık Müzesi, Burgazada

Okumaya devam et